12 Şubat 2017 Pazar

Gelişmenin altın formülü (batı cephesinde yeni bir şey yok)

Dünyanın en hızlı bisikletçilerini yetiştiren Peaks Coaching Group'tan Tim Cusick, PEZ Cycling News dergisine güzel bir yazı göndermiş. Alfabenin A'sını B'sini anlatıyor ama, görünen o ki anlatılanlar bir kulaktan giriyor diğerinden çıkıyor. Yazıyı okuduğumda, kış döneminde yapılması gerekenlerle ilgili kafamdaki bilgilerin neredeyse aynısını gördüm. Üzerinden geçmekte fayda var.

Toolbox: Building Aerobic Fitness - PezCycling News

Yazının detaylarını aşağıda paylaşacağım (bu konuyu daha önce 5-10 kez paylaşmış olabilirim). Her dönemde, o dönemin gerektirdiği antrenmanları yapmak gerekiyor. Kış döneminin doğru antrenmanları aerobik seviyeye yatırım yapmaktır, anaerobik veya sprint antrenmanları değil. Ama hep görüyorum; kış boyunca bisiklete binenler, ana kuralın abanmak olduğunu, gelişimin bu şekilde olacağını düşünüyorlar. Bunda esas faktör aktivite ortalamalarının yüksek görünmesi kaygısı. Ancak bu sadece seyirciye oynamaktan başka bir işe yaramıyor, sizi bir yere götürmüyor. Bir bakıma, bu kişilerin neden yarışlara katılmadıklarını ya da katıldıkları yarışlarda neden iddialı olamadıklarını da açıklıyor. Doğal olarak, ya sadece performans turlarında kendilerini gösteriyorlar ya da segment avcılığıyla uğraşıyorlar.

Tim, kış döneminde aerobik kondisyon yatırımının bize neler kazandırdığını maddeler halinde yazmış:

Kardiyovasküler kazanımlar

- Kardiyak büyüme
- Toplam hemoglobin miktarında ve plazma hacminde artış
- İskelet kaslarında kılcal damarların artışı
- Maksimum oksijen kullanımında artış (VO2max)

Solunum kazanımları

- Maksimum altı seviye oksijen transferinde düşüş
- Maksimum seviye oksjien transferinde artış

Kas/metabolik kazanımlar

- Oksijen kullanımında artış
- Mitokondri büyüklüğü ve sayısında artış
- Kas yakıt depolarında (glikojen ve trigliserit) artış
- Yağ oksitlenmesinde artış
- Anaerobik glikoliz (laktik asit) sisteminin kullanımında azalma
- Kas fiber türünün uyarlanması
- Laktat eşiğinde artış

Bu kazanımlar için nasıl çalışmak gerekiyor?

Bu noktada zamanlama önemli. Aerobik performans gelişimini ardışık iki kategoriye ayırabiliriz: kronik ve akut.

1) Kronik Aerobik Antrenman (KAT)

Kronik değişimler uzun süreli antrenmanların sonucunda ortaya çıkan kazanımlar. KAT çalışması haftada 4-5 antrenman olmak üzere, 6-8 haftalıktır (Tim'in tavsiyesi 10-16 hafta). Yapabiliyorsanız, bunu haftada 5-6 antrenmana çıkarın diyor Tim.

KAT çalışmalarının getirisi:

- Zamanla artan antrenman ve performans talebini karşılayacak şekilde, kardiyovasküler ve solunum sisteminde gelişim.
- Destekleyen enerji sisteminde gelişim.

KAT antrenman hedefi, haftada 3-5 kez tekrarlanacak maksimum altı intervaller.

- Uzun aerobik dayanıklılık sürüşleri (FTP'nin %56-76 arası; yani, uzun hava söylenebilecek, yağ yakım bölgesi)
- Tempo intervaller (FTP'nin %76-88 aras)
- Karışık Tempo intervaller
- Sweet Spot (FTP'nin %88-95 arası)
- Ara sıra akut aerobik antrenman

Bu safhada antrenmanın odak noktası gücü artırmak değil, süreyi uzatmaktır. Bu nedenle çalışma ilerledikçe süre arttırılır.

2) Akut Aerobik Antrenman (AAA)

AAA safhasının amacı, hedeflenen adaptasyonu sağlamak için yüksek yoğunlukta maksimal aerobik antrenmanlar yapmaktır. Bu antrenmanlarda hem kas hem de kardiyo-solunum tarafında gelişim olur. Bu safhanın odak noktası VO2max'ı arttırmak, dolayısıyla laktat eşiğini düşürmektir.

AAA çalışması haftada 5-6 antrenman olmak üzere, 3-8 haftalıktır. Kronik safhada kazanılan aerobik kondisyonun üzerine bu safhada maksimal aerobik yapı inşa ediliyor.

AAA safhasında birbirleri ile bağlantılı iki farklı çalışma türü var:

VO2max intervalleri

- Steady-state, maksimal altı intervaller
- 3-8 dk arası (4-6 dk arası en iyi sonuçları verir)
- Antrenmanın VO2max toplam süresi en az 15 dk olmalı
- Antrenman yüklenmesi zamanla artmalı

Yüksek Yoğunluklu İnterval Antrenmanları (HIIT - High Intensity Interval Training)

- Tabata stili değişken intervaller: 20 sn all-out, 10 sn recovery
- 30-90 saniye arası, kısa yüksek yoğunlukta intervaller
- Güce odaklı FRC (anaerobik) intervaller)

Bu safha maksimum güç odaklı olmalı ve yüksek nabız/solunum oranları hedeflenir. Akut safha kronik safha üzerine kurulur. Bu nedenle, kronik safhaya ne kadar yatırım yapılırsa akut safhadaki maksimum güç değerleri o denli artar.


Antrenmanların getirisi nasıl takip edilir?


Ana amaç kronik safhadaki çalışmaların işe yarayıp yaramadığını görmek ve akut safhaya geçmektir.

Kronik safhada Efficiency Factor, Güç/Nabız oranı ve kardiyak sapma (güç/nabız sapması) ölçütleri kullanılır. Bunlarla ilgili iki konu açmıştım:

Aerobik dayanıklılık çalışmalarının takibi

Aerobik eşiğinizi test edin

Akut safhada FTP ile VO2max arasındaki ilişki takip edilir. Ayrıca FTP seviyesinde yorgunluğa karşı direnç (Time to Exhaustion) ve maksimum altı seviyede dayanma gücü (Stamina) takip edilir. TTE konusunda şu başlık altında kısaca bahsetmişim: Güçlü ve zayıf yönlerimiz


EF takibine bir örnek (WKO ile bunu yapabiliyoruz):





FTP ile VO2max arasındaki ilişkinin takibi (WKO ile bunu yapabiliyoruz):





TTE ve Stamina takibi (WKO ile bunu yapabiliyoruz):

Aerobik dayanıklılık çalışmalarının takibi

Not: Bu yazıyı 3 Ekim 2016 yılında BisikletForum'da paylaştım.

Sonbahardayız ve önümüz kış. Bisiklette gelişmek adına bu dönemde ne tür çalışmalar yapabiliriz? Birçok konu var ama bana göre en önemlisi aerobik dayanıklılığa yatırım yapmak. Bu antrenmanları yaparken bir antrenöre gerek yok; aşağıda anlatacağım yöntemle siz de kendi dayanıklılığınızı takip edip yeterli seviyeye gelip gelmediğinizi ölçebilirsiniz.

Aerobik dayanıklılık, nabız veya güç açısından Zone 2 seviyesine denk geliyor. Aerobik dayanıklılık, aerobik eşik dediğimiz sınırın ne kadar gelişmiş olduğunun bir göstergesi. Aerobik bölge, güç ölçeğinde FTP güç eşiğimizin %56-76 arası, nabız ölçeğinde FTP nabız eşiğimizin %69-84 arası.

Daha önce çok defa bahsettiğimden burada kısaca geçeceğim:

Aerobik eşik teoride sadece yağ yaktığımız bölgedir diyebiliriz. Bu eşiği aştığımızda Zone 3 bölgesine geçeriz ki burada artık laktat üretimi başlar, yani karbonhidrat yakımı yağ yakımına katkıda bulunur. Ancak laktat birikimi söz konusu olmaz. Aynı zamanda bu bölgedeyken Tip 2 kaslar devre dışı olduğundan Tip 1 kaslar bizi saatlerce taşır.

Fikir vermesi açısından: Pro yarışlarda atletler peloton içindeyken aerobik dayanıklılık bölgesinde güç harcarlar. Bu nedenle yarış içinde rahatça sohbet eder veya beslenirler.

Genelde bir yarışta veya performans sürüşünde grubun içindeyken harcadığımız güç veya nabzımız bu bölgede olmalı, aksi halde grupla uzun süre ilerleyemez geri düşeriz. Buna yokuşları dahil etmiyorum çünkü her tür yokuş harcamamız gereken gücün veya nabzın FTP seviyesinin üstünde olmasını gerektirir.

Tahmin edileceği gibi aerobik dayanıklılık çalışmalarımız bir saatin üzerinde olmalı ve güç olarak FTP sınırımızın %56-76 arasında, nabız olarak %69-84 aralığında kalmalı. Bu çalışmaları sonbahar-kış dönemi boyunca her hafta yapmak gerekir.

Peki, asıl soruya gelelim. Aerobik dayanıklılığımızın geliştiğini veya yeterli hale geldiğini nasıl anlayacağız?

Bir yöntem verimlilik faktörünü takip etmek diğeri de ayrışmayı takip etmek.

Verimlilik faktörü nedir ve nasıl takip ederiz?

Verimlilik faktörü (Efficiency Factor - EF) nabızla güç arasında sıkı bir bağlantının olması esasına dayanır. Çok basit yazmak gerekirse; Zone 2 nabız bölgesinde hangi nabızda ne kadar güç ürettiğimizi ölçeriz. Mesela bir süre antrenmanlara ara verdikten sonra yeniden başladığımızda Zone 2 nabız bölgesindeyken Zone 2 güç bölgesinde güç üretiriz. Aerobik dayanıklılık arttıkça Zone 2 nabız bölgesindeyken Zone 3 güç bölgesinde güç üretebilir duruma geliriz.

Ölçüm yöntemi basittir aslında: Bir antrenmana çıkarız ve bir saat sürdükten sonra çıkan ortalama gücü, ortalama nabza böleriz. Eğer güç ölçer yoksa bu testi trainer başında yapabiliriz (trainer antrenman boyunca sabit tutacağımız bir dirençteyken hızımızı referans alırız).

Haftada bir ölçüm yapıp bir yere not almak takip açısından faydalı. Bu sayede Güç/Nabız oranında artış olup olmadığını rahatlıkla görebiliriz.

Peki, yeterli seviyeye geldiğimizi nasıl anlarız? Eğer her hafta yaptığımız ölçümlerde Güç/Nabız oranında artış durma noktasına geldiyse ve düz bir trend izliyorsa yeterli kapasiteye ulaşmışız demektir.

Internetten bulduğum bir örnek vereyim:




Bu atlet haftada bir aerobik dayanıklılık sürüşlerinden elde ettiği Güç/Nabız oranlarını alt alta not alıyor ve trendi takip ediyor. Şubat başı itibariyle trend düz bir çizgi izlemeye başladığından aerobik dayanıklılık antrenmanlarını azaltma kararı alıyor.

Ayrışma nedir ve nasıl takip ederiz?

Ayrışma (decoupling) nabızla güç arasındaki paralelliğin izlenmesi esasına dayanır. Yani, antrenmanın başlarında Zone 2 nabız bölgesinde ne kadar güç üretiyorsak, sonlarında da bu oranı koruyup koruyamadığımıza bakarız.

Bunun için hem nabız hem de güç eğrisini izlememiz gerekir.

Aşağıdaki grafik nabızla güç arası paralel olan bir antrenmanı gösteriyor. Bu atlet aerobik dayanıklılık açısından yeterli durumdadır. Yapacağı tek şey süreyi uzatmak olacaktır.




Aşağıdaki grafik aerobik dayanıklılığı yeterli olmayan bir atlete ait. Çünkü zaman ilerledikçe gücü koruyabilmek için nabzı yükseltmek zorunda kalıyor.




Güç ölçer yoksa trainerda bu testi yapabiliriz. Yine direnci sabit tutmak kaydıyla hız ve nabız takibini yaparız. Hızı sabit tutarken nabzın ne yönde gittiği önem taşıyor.

Peki, yeterli seviyeye geldiğimizi nasıl anlarız? Hedeflediğimiz yarış veya performans aktivitesi ne kadar sürüyorsa takip edeceğimiz güç-nabız dengesini o kadar süreye uzatırız.

7 Şubat 2017 Salı

Polarize antrenmanların dayanıklılık performansına katkısı

Bugüne kadar üzerinde hiç durmadığım bir konudan bahsedeceğim: Antrenman yoğunluğu dağılım modelleri (ingilizce kısaltması TID, yani Training Intensity Distribution).

TID nedir, ne işe yarar derseniz, açıklayayım:

Diyelim ki kendinize 6 aylık bir antrenman programı yaptınız. Bu programın size 6 ay boyunca uygulatacağı şiddet dağılımına bakma ihtiyacı hissetmiyorsanız -ki çoğumuzun aklına gelmez-, bu durumda şiddet dağılımı yönünden rastgele bir çalışma şekli ortaya çıkıyor demektir.

TID modelinin daha iyi anlaşılması için antrenman zone'larından bahsedeyim. Biliyorsunuz; nabız ölçer varsa, önce laktat eşiği nabzınızı bulur (FTHR), daha sonra bu veriye dayanarak zone'ları tanımlarsınız (Active Recovery, Endurance, Tempo, Threshold, VO2max). Eğer güç ölçer varsa, bu sefer laktat eşiği gücünüzü bulur (FTP), daha sonra bu veriye dayanarak zone'ları tanımlarsınız. Bir kez bu zone'ları tanımladığınızda, antrenman programı boyunca tüm çalışmalarınızın hedef şiddetinde bu zone'ları referans alırsınız. Örneğin haftanın iki günü Endurance, bir günü Tempo ve bir günü de Threshold çalışırsınız.

Antrenman ilerledikçe aklınıza şöyle bir soru gelebilir: Antrenmanlar boyunca nabzım veya harcadığım güç hangi zone'larda gerçekleşiyor? Yani neye yatırım yapıyorum?

Aşağıdaki grafik, nabız cinsinden bana ait antrenman yoğunluk dağılımını (TID) gösteriyor. Benim antrenman sezonum Kasım'da başlıyor. Bu grafik Kasım'dan bugüne kadar olan antrenmanlardaki nabız dağılımı.



Aşağıdaki de, güç cinsinden TID grafiği



Eğer nabız ölçer varsa ikinci grafiğe takılmayın, ama güç ölçer varsa sadece ikinci grafiği referans alın. İki grafiği birlikte değerlendirmek kafa karıştırır. Ayrıca doğruluk açısından ikinci grafik daha önceliklidir.

İşte TID modelleri yukarıdaki grafikler üzerine kuruludur. Yani, zamanınızı en çok nerede harcıyorsunuz.

Bilimsel açıdan 3 model tanımlanmış:

1) Threshold modeli

2) Piramit modeli

3) Polarize model



Threshold modeli

Threshold antrenmanı, adından da anlaşılacağı üzere, laktat eşiği sürüşü anlamına geliyor. Yani antrenmanlarınızda şiddet kriteriniz devamlı laktat eşiği olmaktadır. Buna bilimsel anlamda 4 mM kan laktat seviyesi veya 2. Ventilatory Threshold deniyor. Benim bir dönem yaptığım çalışma bu şekildeydi. Bisiklet sürmeye fazla fırsat bulamadığımdan hafta içi sürüşlerde sabah tek başıma çıkıp laktat eşiği seviyesinde sürüyordum. Vakit bulamadığımdan Endurance, Tempo veya VO2max sürüşleri yapmıyordum. Bunun zone karşılığı "4 - Threshold".

Piramit modeli

Piramit teriminin ifade ettiği gibi, piramidin alt basamağında Endurance (zamanın en fazla harcandığı yer), bir üst basamağında Tempo+Threshold ve en üst basamağında VO2max (zamanın en az harcandığı yer) olmak üzere, antrenman yoğunluğunun kademeli dağılımı söz konusu.

Burada dikkat edilecek nokta, piramidin üç basamağının olması: en altta Endurance, bir üstünde Tempo+Threshold ve en üstünde VO2max. Üstte paylaştığım nabız dağılımı grafiği, ilk başta piramit gibi gözükse de, Tempo+Threshold zamanlarını topladığımızda piramit modele uymuyor. Yukarıdaki güç dağılım grafiğinden durumu anlamak çok zor. Bu nedenle güç dağılımıyla ilgili aşağıda başka bir tablo paylaşıyorum.





Bu tablo dağılımı VO2max oranında yapıyor. Spor fizyolojisinde dağılım söz konusu olduğunda sadece VT1 ve VT2 önem taşıyor. VT1 Endurance'a denk gelirken (yağ yakım bölgesi), VT2 ise Threshold'a karşılık geliyor. Özetle; VO2max'ın %65 altı VT1, %85 üstü VT2 VO2max. Bu açıdan bakarsak, yaptığım antrenmanların piramit modelinde olduğu hemen görülüyor.


Polarize model

Spor fizyolojisinde üzerinde çok çalışma yapılmış olan, dayanıklılık performansına diğerlerinden daha fazla katkı yaptığı iddia edilen model polarize antrenman modeli.

The training intensity distribution among well-trained and elite endurance athletes

Quantifying training intensity distribution in elite endurance athletes: is there evidence for an ‘‘optimal’’ distribution?

Polarize model nedir? Polarize modele 80:20 modeli de deniyor. Bunun sebebi antrenmanların %80'inin Endurance'ta, %20'sinin VO2max'ta yapılması. Dikkat ederseniz bu modelde hiç Threshold antrenmanı yapmıyorsunuz. Yani, programda laktat eşiği antrenmanları bulunmuyor.

Üstte paylaştığım grafiğe bakarsak, antrenmanların %80'i VO2max'ın %65'inin altında, %20'si VO2max'ın %85'inin üzerinde olmalı. Arası yok (ya da %5 gibi düşük bir oran).

Bu nasıl bir çalışma olabilir? Örneğin Salı günü 2 saat Endurance antrenmanı yaptınız, Perşembe 1 saat VO2max çalışması yaptınız (5 x 5 dk VO2max, aralarda 5 dk recovery), Cumartesi tekrar 2 saat Endurance antrenmanı yaptınız. Ve bu şekilde devam eder.


Elit atletlerde bu iş nasıl yürüyor?

Görünen şu ki, elit atletler daha çok piramit modelini uyguluyorlar.

Ulusal şampiyonların antrenman dağılımı






Dünya şampiyonu bir atletin çalışma dağılımı:




Pro yol yarışçılarından bir kaç örnek:






Prof. Andrew Coggan'ın 2001 tarihli antrenman dağılımı:




Genellikle %80 oranında antrenman VO2max %65 altında kalıyor.

2 Şubat 2017 Perşembe

Yarışın hangi bölümünde ne kadar hızla gitmeliyiz? Best Bike Split

Şöyle bir hizmet olsa, iyi olmaz mıydı?

- Katılacağımız yarış parkurunun tüm detaylarını biliyoruz. Diyelim ki, organizasyon bu parkuru internet sitesinden paylaştı veya geçen yıl bu parkurda yarıştık ve tüm detaylar Strava'da kayıtlı. Bu bilgileri sisteme kaydedelim.





- Ayrıca, boyumuz, kilomuz ve güç değerlerimiz de belli (Power metre gerekli). Sisteme bu bilgileri de kaydedelim.

- Yarış sırasında kullanacağımız bisiklet türünü, sürüş pozisyonumuzu, kısaca drag etkisini, üretebileceğimiz gücü ve ağırlığımızı değiştirerek parkur süresini nasıl değiştireceğimizin simülasyonunu yapalım.





- Yarış tarihindeki hava koşullarını da sistem hesaplasın. Rüzgarın yönü, şiddeti, sıcaklık, nem vb.







- Sistem parkurdaki tüm eğimleri hesaplasın.





- Verdiğimiz tüm bilgilerle, hava koşulları ve parkur şartlarını da hesaba katıp, parkurun her segmentinde nasıl bir güç üretmemiz gerektiğini hesaplasın.





En sonunda bize, yarış esnasında gidona yapıştıracağımız bir çıktı versin:





Bu kağıtta hangi eğimde hangi gücü üretmemiz gerektiğini veya hangi hızla çıkmamız gerektiğini yazsın (tabii ki tüm faktörleri hesaplayarak: mevcut gücümüzü, kilomuzu, rüzgarın durumunu vb. göz önünde tutarak).

Hatta sistem kağıt üretmekten öteye geçip, örneğin Garmin Edge cihazına doğrudan bu bilgileri aktarsın. Böylece yarış esnasında Garmin bizzat bipleyerek bizi uyarsın. Örneğin bir yokuşu gereğinden hızlı çıkıyorsak Garmin sesli ikaz etsin.

Bu hayal değil. Best Bike Split bunu yapıyor. Sorun, hesapları ne kadar gerçeğe yakın yaptığında yatıyor. En önemli etkenler, başta hava şartları olmak üzere, drag hesaplaması, yarış esnasındaki kondisyonumuz olabilir.

Dikkat ederseniz Best Bike Split programın hiç bir yerinde nabız, kadans veya hız bilgilerimize ihtiyaç duymuyor. Tek gereken güç değerlerimiz.

Best Bike Split | Predict. Train. Race.



1 Şubat 2017 Çarşamba

Güçlü ve zayıf yönlerimiz

Her bisikletçinin güçlü ve zayıf yanları var. Kesin olan şu ki, her yönden güçlü bir bisikletçi olamazsınız. Popüler bir örneği vereyim: Hem iyi bir sprinter hem de iyi bir TT yarışçısı olamazsınız.

Neden bir atlet aynı anda hem iyi sprinter hem de iyi bir TT yarışçısı olamaz?

Öyleyse neye göre çalışmalıyız? Sadece güçlü yanlarımıza mı, yoksa sadece zayıf yanlarımıza mı yatırım yapmalıyız?

Aslında bu seçimde o kadar da özgür değiliz. Nedeni basit: Hangi yönlerimize çalışmamız gerektiğini belirleyen şey, hangi tür yarışlara katıldığımızda yatıyor. Ülkemizde her tür yarış yok. Mesela TT yarışları yapılmıyor ki, sadece dayanıklılık antrenmanlarına çalışmak yeterli olsun; veya sadece track yarışları yapılmıyor ki, sadece anaerobik güç antrenmanları yeterli olsun. Amatör seviyedeki yarışlar, aşağı yukarı birbirine benziyor. Gran Fondo'lar, yol yarışları ve bazen de dağa tırmanış yarışları.

Bu yarışları organize edenler, yarışlar zorlu ve eğlenceli olsun diye, parkur içine çeşitli zorluklar serpiştiriyorlar. Mesela karşınıza kısa ve dik yokuşlar çıkabiliyor veya keskin virajlarla karşılaşabiliyorsunuz. Aslında yol yarışlarının genel karakteristiği, bir bisikletçiden her tür yeteneği göstermesini gerektirmesidir. Sadece TT özelliğinizle yol yarışı kazanamazsınız veya sadece kısa ve dik yokuşları iyi çıkarak yarış kazanamazsınız.

Üstelik, yeteri kadar TT dayanıklılığı, yeteri kadar yokuş çıkma kabiliyeti, yeteri kadar sprint gücü vb hepsine sahip olsanız da, bunlar bırakın yarışı lider bitirmeyi, yarışta derece yapmanızı bile garanti etmez. Çünkü yol yarışlarının en büyük özelliği iyi bir ekip çalışmasını gerektirmesidir.

Burada güçlü ve zayıf yanlarımızı neyin belirlediğini, bunlara nasıl bir yatırım yapmamız gerektiği üzerinde duracağım. Bazı resimleri de Joe Friel'ın Cyclist's Training Bible kitabından aşıracağım. Çünkü anlatmak istediklerimi bundan daha iyi ifade eden resimleri başka yerlerde bulamadım.

Antrenman açısından yarış sezonunu kabaca ikiye ayırabilirim:

a) Yarışların olmadığı ölü dönem -sonbahar, kış- (sezon başı)
b) Yarışların başladığı hareketli dönem -ilkbahar,yaz- (sezon ortası)

Bu iki dönemi iyi değerlendirmek gerekir. Hatta o dönemin hakkını verecek çalışmalar yapmak gerekir.

Örneğin temel yönden eksikleriniz şunlar olabilir:

- Bisiklet hakimiyeti (tümsekten atlama, kaldırıma çıkma, arka cebinizden malzeme alma, üzerinize kıyafet giyme, eldiven çıkarma veya giyme, düz bir çizgi hattında sabit gidebilme, ayakta yokuş çıkarken ileri geri yalpalamama, sağa sola savrulmama, yerden matara alma, yer kapmak için rakiple omuz omuza mücadele edebilme, öndeki bisikletçiye yakın gidebilme, kukalar arasında zik zak çizebilme, sert virajlardan dönüşler vb.)

- Kadans hakimiyeti (pedallama tekniğinizi geliştirme, her kadans aralığında uzun süre bisiklet sürebilme, sağ-sol bacak dengesizliğini giderme vb.)

- Kuvvet (bacak kaslarındaki kuvveti arttırma çalışmaları)

- Dayanıklılık (uzun süre aynı tempoda bisiklet sürme çalışmaları)

Bunlara yatırım yapmanın en iyi zamanı sezon başıdır. Çünkü sezon başında her hangi bir rekabete dayalı performans turlarınız veya yarışlarınız olmayacağı için, yola çıkıp uzun saatler düşük tempoda bisiklet sürebilirsiniz veya kadans çalışmalarına odaklanabilirsiniz.

Öyleyse sezon başı çalışmalarının sadece temel yeteneklere yönelik olması en akıllıca yoldur.



Joe Friel temel yetenekleri nedense bir üçgen üzerinde göstermiş. Ben bu resmi ilk gördüğümde arkasında yatan felsefeyi tam anlayamamıştım. Aslında üçgen sembolü bir çok alanda birbirine zıt özellikleri vurgulamak için kullanılır. Joe Friel da bunu vurgulamak için üçgenin üç noktasına üç farklı yeteneği yerleştirmiş.

Yani birisine ne denli yatırım yaparsan diğerlerini o kadar zayıflatırsın, çünkü ters etki yapıyor. Öyleyse ülkemiz şartlarında sadece yol yarışlarından bahsediyorsak, bizim için önemli olan üçgenin üç kenarını da eşit uzunlukta tutmak.

Endurance'ın karşılığı dayanıklılıktır. Dayanıklılık her anlamda kullanılabilir (örneğin anaerobik dayanıklılık, kas dayanıklılığı vb.) ama burada söz konusu olan temel dayanıklılık, yani aerobik dayanıklılık. Aerobik dayanıklılık, yağ yakım bölgesi olan aerobik eşik seviyesi sürüşlerdir (Zone 2). Yani devamlı Tip I kasları çalıştırır, devamlı yağ yakarız. Nefes alışımız öyle rahattır ki uzun hava söyleyebiliriz. Öyleyse sezon başında buna yatırım yapmamız elzemdir. Uzun ve yavaş sürüşler buna karşılık gelir. Örneğin 2-3 saat boyunca Zone 2 sürüşler. Çok sıkıcı değil mi? Ama bu şekilde antrenman yaptıkça ilginç bir şey oluyor. Nabzımız ürettiğimiz güce göre düşüyor. Yani Güç/Nabız oranı devamlı artıyor. Sadece yağ yakarak ilk başta 100 watt üretiyorsak, zamanla sadece yağ yakarak 120 watt üretebilir duruma geliyoruz. Üstelik, ilk sürüşlerde güç/nabız oranımız zamanla saparken (yorgunluğun belirtisi), zamanla sapmamaya başlıyor. İşte bu nedenle ben herkesin power metre kullanması gerektiğini düşünüyorum.

Force'un karşılığı kuvvettir. Kısaca kaslarımızın ürettiği kuvvet. Dayanıklılık Tip I kasları hedefliyorsa, kuvvet Tip II kasları hedefliyor. Kuvvet çalışmalarında amaç yağ yakmak değil, bildiğin ATP ve kreatin depolarımızı kullanarak kuvvet üretmektir. Doğrudan kuvvete yatırım yapmanın sezon başında en güzel yolu nokta atışı yapmaktır. Yani ağırlık çalışmak. Ağırlık çalışması hamstring, quadricep, kalfler ve kalça kadar; bel, karın ve sırt hatta kollar için bile gereklidir. Çünkü uzun yol yarışlarında bacaklar kuvvet üretirken aynı zamanda bel-karın-sırt-omuzlar-kollar devamlı statik bir kuvvete maruz kalırlar. Ağırlık çalışmalarının en güzel yanı bisiklet yarışlarındaki sakatlanmalara karşı bünyeyi dirençli hale getirmesidir. Örneğin kasları kuvvetlendirmek dizlere binen yükü azaltmaktadır.

Speed skills'in karşılığı yarış yetenekleridir. Bunlar daha önce bahsettiğim bisiklet hakimiyeti, kadans hakimiyeti, ekip çalışması ve ekonomidir. Daha önce bahsettiğim için bisiklet ve kadans hakimiyetinden tekrar bahsetmeyeceğim (kadans hakimiyetiyle ilgili birkaç konu açmıştım). Ekip çalışması ayrı bir konu olup, sadece makara çalışması olarak düşünmemek gerekir. Ekonomi ise ürettiğiniz gücü maksimum yola aktarmadır. Örneğin sürüş pozisyonunuz hatalıysa fazla hava direnci nedeniyle gücün bir kısmı boşar gidecektir veya zincirde verim düşmüşse veya bakımsızsa ürettiğiniz güçte kayıp ortaya çıkacaktır. Hatta ekonomi sadece çevresel faktörlere dayanmaz. Bazı insanlar aynı oksijen ve yakıtla daha fazla güç üretebilir. Bu ise biraz genetik biraz da antrenman düzeniyle ilgilidir. Sezon başında yapılacak en faydalı çalışmalar bisiklet hakimiyeti ve kadans hakimiyetidir.

Sezon ortasına geldiğimizde artık bir kademe ileri geçeriz.



Temel yetenekleri yeterince çalışıp geliştirdiysek, artık onun üzerine yarışa özel yeni yetenekler geliştirebiliriz.

Muscular Endurance (Kas Dayanıklılığı)

Kas dayanıklılığı, kuvvet ve dayanıklılık üzerine kurulan daha üst bir yetenektir. Eğer kuvvet veya dayanıklılık yeteneğiniz az ise, iyi bir kas dayanıklılığı geliştiremezsiniz. Kas dayanıklılığının pratikteki karşılığı TT yani zamana karşı yeteneğidir. Laktat eşiği sürüşü, gücünüz (üçgenin kuvvet tarafı) ve yorgunluğa karşı direnciniz (üçgenin dayanıklılık tarafı) ile kendini belli eder. Dikkat ederseniz kas dayanıklılığı, anaerobik dayanıklılık ve güç yeteneklerinin karşısındadır. Bu demektir ki, TT yönüne yatırım yapmak aslında anaerobik dayanıklılığınıza ve sprint gücünüze terstir. Bunu asla unutmayın.

Kas dayanıklılığı sürüşleri hem kaslarınızı zorlar hem de kalbinizi. Her ikisinin dengeli şekilde limitlerinde sürersiniz. Bunu, kadansın ve pedala uygulanan kuvvetin bir karışımı olarak düşünün. Her ikisi de dengeli olmalı. Çok yüksek kadansta sürerseniz nabzınız zorlanır, çok yüksek viteste sürerseniz kaslarınız zorlanır.

FTP dediğimiz gücü ele alalım. FTP değerini yukarı çıkartan, üçgenin kuvvet kısmı iken; FTP sürüşünün süresini uzatan (yani yorgunluğa karşı direnç -TTE) üçgenin dayanıklılık kısmıdır. Mesela bir arkadaş 300 watt FTP gücünü 40 dk koruyabilirken bir başkası 250 watt gücünü 1 saat koruyabilir. Her ikisinin neye yatırım yaptığı hemen anlaşılacaktır.

Kas dayanıklılığında esas yakıt karbonhidrattır. Ama ona yağ da eşlik eder. Karbonhidrat hem oksijenli hem de oksijensiz katkı yapar. Oksijensiz olanı laktat oluşumunu arttırır ama laktat seviyesi aşılmadıkça FTP sürüşü devam edebilir.

Kas dayanıklılığını geliştiren çalışmalar Zone 3 ve Zone 4 çalışmalarıdır. Laktat eşiği gelişirken VO2max yani aerobik kapasiteyi de arttırmak gerektiğinden, çalışmalara Zone 5 antrenmanları da eklenir. Örnek vermek gerekirse; 1 saat tempo sürüşü yapmak (Zone 3), 20-30 dk birkaç tekrar laktat sürüşü yapmak (Zone 4) ve 3-8 dk arası birkaç tekrar vo2max sürüşü yapmak (Zone 5) çok faydalıdır.


Anaerobic Endurance (Anaerobik Dayanıklılık)

Anaerobik dayanıklılık, adından da anlaşılacağı üzere, VO2max üstü olan sürüşlerdir. İki temel yetenek üzerine kurulur: yarış yetenekleri ve dayanıklılık yeteneği. Yarış yetenekleri önemlidir, örneğin yarış esnasında değişen her koşula karşı (virajlar, yokuş başına geliş, rüzgarla karşılaşma,...) kadansınızı ayarlamalı ve korumalısınız. Sert bir rüzgarla karşılaştığınızda sürüş pozisyonunuzu değiştirip, bu şekilde devam edebilmelisiniz.

Anaerobik sürüşte esas yakıt oksijensiz karbonhidrat yakım sürecidir. Buna anaerobik depo da denilir. Neden böyle denildiğini açıklamak biraz daha bilimsel açıklama gerektirdiği için (oksijen borçlanması) konuyu saptırmamak adına sadece depo olarak bakabiliriz. Özetle her insanın bünyesinde anaerobik yakıt deposu var diye düşünelim. Bazılarımızda fazla bazılarımızda az. Anaerobik intervaller yaptıkça depoyu büyütür ve daha fazla güç üretebilir ve daha uzun süre anaerobik sürebiliriz (ama bir yandan da laktat eşiği gücümüzü azaltırız). Anaerobik yakıt deposuyla sürebileceğimiz mesafe çok kısadır: 30 saniye ile 3 dk arası. 30 saniyenin altında süren bir yokuşta bize destek olan şey sadece anaerobik depo değil aynı zamanda ATP ve kreatin depolarıdır, bu nedenle 30 sn altı gücümüz daha yüksektir. 3 dakikanın üzerindeki bir yokuşta ise işin içine aerobik yakıt süreci de eklenir, ancak güç düşer.

Anaerobik sürüşlerin karakteristiği, örneğin düz yolda, normalden yüksek viteste normalden yüksek kadansta sürüş yapmaktır.

Anaerobik depo hangi durumlarda işe yarar?

- Kısa bir kaçış esnasında işe yarar: Örneğin peloton içindeki bir grup kaçış yaptı ve arayı açtı. Onları yakalamak için pelotondan ayrılıp grubu yakalayana kadar harcayacağınız güç anaerobik depodan sağlanır.

- Kısa yokuşlarda işe yarar: 1-2 dk'lık bir yokuşa geldiğinizde üreteceğiniz maksimum güç anaerobik depodan gelir.

- Makara çalışması: Küçük bir grupta makara yaparken her öne geçişinizde anaerobik depoyu kullanırsınız.

- Kriteryum yarışlarında iş görür: Keskin viraja her girdiğinizde sprint gücünüze değil anaerobik gücünüze asılırsınız (aksi halde sprint attıktan sonra yarışın ortasında tükenirdiniz)

Anaerobik depo çalışmaları 30 sn-3 dk arası intervaller olmalıdır. Bunlar Zone 6 (anaerobik kapasite) çalışmalıdır.

Power (Güç)

Güç yeteneği, kuvvet yeteneği ve yarış yetenekleri üzerine kurulur. Kullanılan kas türü Tip II kas fiberleridir. Bu kas hücrelerinde mitokondri bulunmaz. Yani solunum yapmazlar. Bu, şu anlama gelir: tüm güç, en hızlı üretilen ATP ve kreatin ile sağlanır. İlk akla gelen sprint atmak olmalıdır. Çünkü ATP/kreatin kaynakları en fazla 30 sn destek olur (genelde 0-20 sn arasıdır). Kısacası bir kaç yüz metre için hesapların yapıldığı durumlarda işe yarar. Sprint esnasında tüm gücümüz harcadığımızdan, sonrasında yarışın devam etmemesi gerekir, çünkü toparlanma süresi uzundur. Özetle kuvvet ve yarış yeteneklerini yeterince geliştirmemiş birisinin sprint atması hem zor hem de tehlikelidir; ya bisiklete ya da kendinize zarar verebilirsiniz.

Sprint çalışmaları 100-150 metrede all-out denilen tüm gücümüzü harcadığımız intervaller ile gelişir (Zone 7 çalışmaları). Bu tür intervaller, çevirebileceğimiz en yüksek vitesi en yüksek kadansta çevirmekle ilgilidir. Düşük bir kadansta yük vites kullanmakla sprint atılamaz.

* * *

Önceki üçgeni biraz daha detaylandıralım.





Görüleceği üzere, üçgenin her bir kenarı ikiye ayrılıyor ve yetenekler 6'ya çıkıyor. Bu detayda ayrım, bir bakıma genetik olarak yatkınlık, beslenme ve yaşam şeklimizle de belirleniyor.

Bölge I:

TT yeteneğini geliştiren birisinin, ağırlıklı olarak dayanıklılık yönüne eğilimli olmasıdır. Bunu iki anlamda da düşünebiliriz:

- Laktat eşiği sürüş süresi göreceli olarak daha uzun, ama FTP gücü göreceli olarak düşük (örneğin 350 watt FTP gücüne karşılık, bu gücü 40 dk koruyabilir)
- Göreceli olarak uzun saatler aerobik eşik sürüş yapmaya yatkın (örneğin 3-4 saatlik bir yarışta yorgunluğa karşı direnci daha yüksektir)

Yetenek sıralaması:

1. Dayanıklılık
2. Kas dayanıklılığı
3. Kuvvet

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- 30 km ve üzeri TT yarışlar
- Fazla dik yokuşu olmayan, nispeten düzgün uzun yol yarışları


Bölge II:

- Laktat eşiği sürüş süresi göreceli olarak daha kısa, ama FTP gücü göreceli olarak daha yüksek (örneğin 400 watt FTP gücüne karşılık, bu gücü 20 dk koruyabilir)
- Göreceli olarak daha yüksek güç üretmeye yatkın.
- Orta seviye uzun yokuşlarda daha iddialı
- Aerobik kapasiteleri göreceli olarak daha yüksek (VO2max)

Yetenek sıralaması:

1. Kuvvet
2. Kas dayanıklılığı
3. Dayanıklılık

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- 15-30 km arası TT yarışlar
- 3 saatten kısa, göreceli olarak orta seviyede dik ve uzun yokuşları olan yarışlar


Bölge III:

Ülkemizde olmayan safhalı yarışların açılış günü yapılan kısa TT yarışları için uygundur.

Yetenek sıralaması:

1. Kuvvet
2. Yarış yetenekleri
3. Güç

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- Bir kaç gün süren yol yarışlarının (Stage Road Race) açılış günü yapılan kısa TT yarışları (bu yarışlarda bir kaç dk süren yokuşlar bulunur)


Bölge IV:

Ülkemizde olmayan kapalı velodromda kısa track yarışları için uygun yetenek. Bazen, kafa kafaya biten yol yarışlarında kazananı belirleyen sprint ataklarda önem kazanır.

Yetenek sıralaması:

1. Güç
2. Yarış yetenekleri
3. Anaerobik dayanıklılık

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- Kapalı velodromda yapılan track yarışları
- Sprint yeteneği


Bölge V:

Ülkemizde sadece federasyon yarışlarında olan kısa kriteryum yarışları için uygun yetenek. Bu tür yarışlar kısa ve dik dönüşleri olan döngüsel parkurlarda yapıldığından, anaerobik dayanıklılığın özellikle yarış yetenekleri kısmı ön plandadır (dönüşler ve hızlanma). Daha sonra anaerobik dayanıklılık önem kazanır (1-1.5 dk'lık düz kısa rota).

Yetenek sıralaması:

1. Yarış yetenekleri
2. Anaerobik dayanıklılık
3. Dayanıklılık

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- Kısa kriteryum yarışları


Bölge VI:

Ülkemizde pek bulunmayan uzun kriteryum yarışları için uygun yetenek. Anaerobik dayanıklılığın, yorgunluğa karşı direnç kısmını oluşturan dayanıklılık ön plandadır (3 dk'ya kadar uzayan düz rota).

Yetenek sıralaması:

1. Dayanıklılık
2. Anaerobik dayanıklılık
3. Yarış yetenekleri

Bu tür bir yeteneğin uygun olduğu yarışlar:

- Uzun kriteryum yarışları

Aynakol mesafesi

Cervelo'nun "A New Spin on Crank Length" makalesinde, bir çok en üst seviye atletin Triatlon ve TT gibi zamana karşı yarışlard...